Türk halı sanatı, geleneksel motifler ve kompozisyonlar açısından değişimler göstererek günümüze kadar devam etmiştir. 16. yüzyılın son yarışında “Osmanlı Saray Halıları” adıyla teknik ve dekor bakımından farklı bir grup görülmektedir. Yine bu yüzyılda sultanlar, ibadet etmek için olağanüstü güzellikte seccadeler kullanmışlardır. Bu seccadelerin büyük kısmı ise Bursa ve İstanbul’da saray için hali dokuyan atölyelerde yapılmıştır. Ata sanatı olarak kabul edilen hali sanatımız, geleneksel motifleri ve kompozisyonları açısından değişimler göstererek günümüze kadar devam etmiştir. Türk halılarının klasik gelişimi yanında, 16. yüzyılın son yarışında teknik ve dekor bakımından tamamen farklı bir grup görülür ki, bunlara “Osmanlı Saray Halıları” adı verilmiştir. Stilizasyon ve üsluplaştırma adı verilen süsleme anlayışının sanat dünyasında bir dönüm noktası olduğunu ve klasik motiflerin bu metotla ortaya çıktığını kabul edersek; 16.yy’dan 19.yy’a kadar uygulanmış saray hali ve seccadelerinde bahsi geçen süsleme anlayışının hakim olduğunu, bu dönemi üslup olarak etkisi altına aldığını görürüz. Günümüze kadar gelen örneklerde, daha çok Hatai grubu adı altında toplanan bitki kaynaklı motifler, penç, yaprak, hatai, yarı üsluplandırılmış çiçekler görülür. Bitkisel kökenli motiflerle birlikte meyveler ve bahar açmış ağaçlar da bu dönemde birçok sanat dalında karşımıza çıkmaktadır. Halılarda ikinci grubu ise rumi motifi ve çeşitleri oluşturmaktadır. Dönemler arasında büyük farklılıklar gösteren bulut motifi de bu dönem hali ve seccadelerinde görülmektedir.

1514’te Tebriz’in, sonra 1517’de Kahire’nin de Osmanlılarca fethedilmesi, Türk hali sanatında yeni teknik ve desen anlayışına yol açmıştır. Kahire tezgâhlarında yapılan ilk halılarda, 15401550 arasında Memlûk halılarının renk ve motifleri ile karışık örnekler görülmüş, fakat kısa zamanda Osmanlı Sarayı’nın natüralist üslubu hâkim olmuştur. Herhangi bir gelişmeye bağlanmadan, birden meydana çıkan halılarda saz denilen hançer yapraklar, palmet ve madalyonlar, tamamıyla natüralist lale, sümbül, karanfil ve nar çiçekleri ile birleştirilerek yepyeni bir üslup yaratılmıştır. Kumaş, çini, tezhip, cilt kapakları ve kalem işleri gibi Osmanlı sanatının çeşitli kollarında ortaya çıkan natüralist yaprak ve çiçek dekoru bu halılarda da kendini gösterir. Çok ince ve zengin desenli bu lüks halılarda uçları birbirine daha yakın olduğu için İran düğümü tercih edilmiştir. Yün ve pamuktan yapılan düğümler (metrekarede 200.000-700.000 arasında) daha sık olup, kadifeyi andıran yumuşak bir tesir bırakır. İpek düğüm yoktur, yalnız argaç ve arışlarda bazen ipek kullanılmıştır.(1) Osmanlı saray halılarının İstanbul’dan gönderilen örneklere göre Kahire’de yapıldığı fikri, ilk defa Erdmann tarafından ileri sürülmüş ve geniş ölçüde benimsenmiştir. Fakat Kuhnel, bunlardan bazılarının teknik özelliklerine göre İstanbul’da veya 1474’ten beri halılarının adı geçen ipekçilik merkezi Bursa’da yapılabileceğini belirtmiştir. III. Sultan Murat’ın 1585 tarihli bir fermanı bu görüşü desteklemektedir. Bunda 11 hali ustasının, boyanmış yün ipliklerle Kahire’den İstanbul’a gönderilmesi emredilmektedir. Osmanlı halıları kolayca renk tutan, çok yumuşak ipek gibi bir yünden yapılmıştır ki, bu cins yün Mısır’da bulunuyordu. Kahire’ de yapılanlarda argaç ve arışlar boyasız veya bazen sarımsı veya kırmızı yün iplikten olduğu halde, Bursa’da boyalı ipekten tek veya üç iplikten bükülmüştür. Beyaz ve açık mavi renkler için pamuk kullanılmıştır. 16. yüzyıl ortasında başlayan Osmanlı saray seccadeleri lüks hediye olarak Avrupa’ya gönderilmiştir. Bunların İstanbul, Bursa ve Edirne gibi saraya yakın çevrelerde yapıldığı düşünülebilir. Osmanlı saray halıları, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hereke Fabrika-i Hümayunu ile son gelişme dönemine girmiştir. Bu fabrika Sultan Abdülmecit döneminde 1843 yılında kurulmuştur(2). Fabrikada hali üretimi, 1844 yılında padişahın emriyle kurulan hali tezgâhlarında başlanmıştır(3). Bir başka kaynağa göre ise; bu fabrikada hali üretimine 1891 yılında başlanmıştır(4). “1833 yılında Defterdar’ da ‘Feshane-i Fabrika-i Hûmayun’un kurulduğu ve daha sonra genişletilerek 1843 yılında hali imalatına başladığı da bilinmektedir. Hereke fabrikası atölyelerinde hali dokumalarına 1891’de başlandığına göre, Feshane halıcılığının tarihi daha eski olması gerekir. Ancak Hereke ve Feshane’de daha evvelki tarihlerde de hali dokunduğu ancak bu halılara müessese adı yazılmadığı düşünülmektedir. Hereke halılarının eski örneklerine rastlandığı halde, Feshane halılarının eski örneklerine pek rastlanmamaktadır”(5).

Kaynak: http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=1164

Leave a Reply